Cumartesi, Kasım 17, 2007

Union Square Park’ta Robert’la hoş bir sohbet….

CSR (Corporate Social Responsibility) son yılların en çok konuşulan konusu. Firmalar sosyal sorumluluk projelerini ilk başta itibar yönetimi için birer araç olarak gördüler. Fakat zaman içerisinde büyüyen ve toplumda yer edinen projeler sayesinde sosyal sorumluluk itibar yönetiminden öte bir firsat olarak görülmeye başlandı. Ekonomistler ve yöneticiler CSR çalışmalarının bottom line’a olan etkisini tartışadursun Al Gore’un küresel ısınma üzerine yaptığı çalışmalarla Oscar’ı takip eden Nobel ödülü, sosyal sorumluluğu mainstream düzeyine indirdi ve bu konuda şirketlerden beklentiler daha fazla konuşulur oldu. Hayırsever arkadaşım Robert Tolmach ile konu üzerinde konuşma firsatım oldu.
OY: Robert, son zamanlarda neler yaptığını bize anlatabilir misin?
RT: Son birkaç yıldır kar amacı gütmeyen ChangingThePresent.org web sitesinin yaratılması ve lansmanı için çalışıyorum. Site ile daha fazla yardımın en az maliyetli ve en uygun şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını hedefliyoruz. Fark yaratmak esasında online alışveriş kadar kolay ve rahat yapılabilmeli.

Bu amaçla ilk konsantrasyonumuz hediye vermek yerine yardım yapılmasını sağlamak. Şu an sadece Amerika’da hediye pazarı hacmi 250 milyar dolar. Bu inanılmaz büyüklükteki pazarın büyük çoğunluğu da Christmas ve yeni yılda alınan kalem, kravat gibi pek de işimize yaramayacak hediyelerden oluşuyor. Diğer taraftan baktığınızda dünyada ihtiyaçlar giderek artıyor. Her yıl 800 bin çocuk sıtma hastalığından ölüyor, dünyadaki kadınların üçte biri okuma yazma bilmiyor, her yıl 5 milyon insan önlenebilir veya tedavisi mümkün olan hastalıklardan dolayı kör oluyor, 1 milyarın üzerinde insan içecek temiz suya ulaşamıyor. Çevre konusundaki ihtiyaçlardan bahsetmiyorum bile.

ChangingThePresent.org bu konuda, pazardaki büyük bir boşluğu dolduruyor. Dünyayı daha iyi bir yere getirmek için verilen hediyeler. Tabii ki sevdiklerimizden aldığımız hediyelerin bizim için anlamı büyük. Bu özel anlarda verilen her hediye esasında çok özel bir yardım fırsatı. Öyle bir yardım ki arkadaşınız veya sevdiğiniz adına başka birine yardımda bulunuyorsunuz. Ayrıca ChangingThePresent hediye verme sürecine de renk katıyor. Vermek istediğin hediyeyi seçtikten sonra hediye kartını siteden tasarlayıp çıktısını alabiliyorsun. Tüm kartlarda yapılan yardımın resmini ve detaylı açıklamasını seçilen tasarım ve iletmek istenilen mesajla birlikte kişiselleştiriyoruz.

OY: ChangingThePresent fikri nereden aklına geldi?
RT: Sosyal sorumluluk projeleri üzerinde bir süredir çalışıyordum. Fakat sitenin yaratıcı fikri babam için hediye arayana kadar çıkmamıştı. Babam Florida tanınan saygın bir doktordur. Benim için bu kadar özel ve önemli olan bir insana yeni bir kravat iğnesi almak bana hiç de özel ve sıcak gelmedi. Fakat hayatında birçok başarıya imza atmış her şeyi olan bir insana nasıl bir hediye alıp kendisini özel hissettirebilirsiniz? Ben de ChangingThePresent fikrini oluşturdum.

Fikrin iş planını oluşturduktan sonra internet dünyasının önemli isimlerinden Ester Dyson’a, dünyanın en iyi ajanslarından biri olan Ogilvy&Mather’a ve sosyal liderlerden Nobel ödülü sahibi Jody Williams’a ulaştım. Hepsinden müthiş bir destek gördüm. Hepsi konuya sistematik yaklaştılar, 250 milyar dolarlık hediye pazarından kar amacı gütmeyen organizasyonlar için nasıl bir pay kapabiliriz diye hep birlikte düşündük, tartıştık. Tüm hediye verme ve yardım projesinin kişiye özel, özenilen ve kolay olmasını amaçladık.

Bu süreçte üç önemli nokta fark ettik. İlk olarak, site dünyadaki önemli olayları ve problemleri detaylı bir şekilde anlatan ve çözüm sağlayan bir kaynak olma durumunda. Şu anda dünya haberlerini kapsıyoruz ve bu konuda çözüm getirmek için uğraşan non-profit organizasyonlar ile birlikte çalışıyoruz. Danışman kurulumuzda yüz yirmi beşten fazla üyenin var olmasının bir sebebi de bu. Dünyada çözüm bekleyen o kadar cok farklı problem var ki her konuda konusunun üstadı olan kişilerden tavsiye alıyoruz.

İkincisi yardımverenler verdikleri para ile ne yapılacağını bilmek istiyorlar. Biz çevre konusunda çalışıyoruz demek artık yeterli olmuyor. Bağışları sayesinde çevre konusunda nerede ne yapıldığını nasıl bir fark yaratıldığını net bir şekilde duymak istiyorlar. Verilen her sentin nereye gittiğinin hesabını vermemiz gerekiyor. Siteyi kullanmanın kredi kartı kullanım masrafı dışında başka hiçbir maliyeti yok. Göreceğin üzere bağışladığın her doların ihtiyaç sahibine gitmesini sağlıyoruz.

Ve son olarak bağışta bulunma süreci evinizden online alışveriş yapar kadar kolay olmalı. Bürokrasi ve doldurulması gereken kağıtlar, birçok yardımseveri bağış vermekten soğutuyor. Sitede otuz üçten fazla amaca hizmet eden binlerce farklı yardım imkanları var. Küresel ısınma, açlık, eğitim, doğal afetler gibi somut, fark yaratacağınız birçok yardım fırsatından birisini seçebilirsiniz. Sitede göreceğin üzere kapsanan geniş yelpaze sayesinde istediğin kişiye uygun hediye bulabilmen gerçekten kolay.

OY: Sitede hangi yardım faaliyetlerini kapsıyorsunuz?
RT: Sevdikleriniz adına başkalarına yardım ederek onların tutku ve endişelerine yardımcı olabilirsiniz. Mesela sürpriz yaratacak uygun fiyatlı hediyelere bakarsak sıtma taşıyan sivrisineklerden çocukların korunması için cibinlik ya da imkanları olmayan fakat okumak isteyen bir çocuğun ilk kitabını alabilirsin. Görme özürlü birisinin katarakt ameliyatına katkıda bulunarak görmesini sağlayabilirsin. Bir köy için okul inşa edilmesine katkıda bulunabilirsin, yağmur ormanlarının korunmasına yardımcı olabilirsin.
Ayrıca kendi dilek listeni de oluşturabilirsin. Böylelikle sevdiklerimize doğum günümüzde veya özel günlerde nasıl bir yardımda bulunmak istediğimizi ve bizim için nelerin önemli olduğunu söyleyebiliriz. Mesela benim için küresel ısınma önemli ise çevre konusunda istek listesi oluşturabilir, sevdiklerinden bu konuda bağışta bulunarak yardımcı olmalarını isteyebilirsin. Eğer senin için önemli olan ve toplum bilinci oluşturmak istediğin bir amacın varsa bu konuda sitede bağış kampanyası da başlatabilirsin. Oluşturduğun kampanya hakkında detaylı bilgiyi internet sitesine yükleyip, arkadaş ve tanıdık çevreni bu konuda bilgilendirip harekete geçirebilirsin.

Site aynı zamanda kişisel yardımlar için de kullanılabilir. Yaptığın yardımın tam olarak nasıl kullanıldığını diğer bir deyişle verdiğin paranın nereye, kime ve nasıl gittiğine dair detaylı bilgi sitede mevcut.

OY: Uzun yıllar mimar ve yatırımcı olarak çalıştın. Birden nereden aklına geldi Philantrophist olmak?
RT: Bono’nun kendi aktivitelerini tarif etmek için kullandığı tanımı çok beğeniyorum. Kabaca söylersem “Dünyadaki problemleri görüyor, anlıyor ve bunlar hakkında bir şeyler yapabileceğini biliyorsan o zaman başka bir seçeneğin yok. Yapacaksın.” Ben de internetin gücünü kullanarak insanların dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için birleşmesini ve fırsatların topluluklara yaratılmasını sağlıyorum. Bundan daha anlamlı bir işi kendim için düşünemiyorum.

Bazen bir adım geri çekilerek yapılanlara bakıyorum da hepimiz bir olunca inanılmaz bir güç yaratabiliyoruz. ChangingThePresent sitesinde ben bunu sağlıyorum. Bu yeni verme şekli bir norm olduğunda yaratılacak yardım ve değişiklik en yoğun günlerde bile durmaksızın çalışmamı sağlıyor.

OY: Beğendiğin Philantrophist’ler kimler?
RT: Son yıllarda ChangingThePresent sitesinde çalışıyor olmam sosyal sektördeki birçok lideri yakından tanımam için iyi bir şans oldu. Yüz yirmi beşten fazla Philantrophist danışman kurulumuzda aktif olarak görev alıyor. Aklına dahi gelmeyecek en yaratıcı, çalışkan ve kendini adamış liderlerle tanıştım. Söylemem lazım ki her birine olan saygım sonsuz. Fakat bunların içinde iki tanesi var ki beni çok etkilemiştir. Bill Drayton, Ashoka’nin lideri olarak dünyadaki birçok sosyal yatırımcıya yön verip danışmanlık sağlıyor. Dünyada hiç kimse Bill kadar sosyal girişimciyi motive etmemiştir. Kimse onun kadar yaratıcı çözümler geliştirip inanılmaz sonuçlar elde edip milyonların hayatında değişiklik yaratmamıştır. Jody Williams Ban mayın tarlalari için yaptığı projeler sayesinde 1997 yılında Nobel Barış Ödülü ile onurlandırıldı. Özellikle kendisinin bu yolda bin üçyüzden fazla organizasyonu bir araya getirip motive edebilmiş olmasını takdir ediyorum.

OY: Yolda 10 dolar bulsan ne yaparsın?
RT: Tabii ki ChangingThePresent.org’dan hediyeler alırım. 10 dolar sayesinde Operation USA ile birlikte okul öncesi yeterli besin alamayan 28 çocuğa yemek sağlayabilirim ya da CarbonFound.org ile birlikte küresel ısınmaya karşı 4,000 lbs carbon alabilirim ya da First Book sayesinde dört çocuk için yeni kitap alabilirim.

Etiketler: , , ,

devamını okumak için tıklayın

Perşembe, Kasım 15, 2007

Bir albümün başına gelenler...

20 milyonun üzerinde albüm ve single satan Radiohead yedinci albümü “In Rainbows”u sadece kendi resmi web sitesinden pazarlayacak. En iyi albüm dalında 2 kere Grammy’e aday gösterilen grubun son albümünde 15 yeni şarkısı var. Fiyatı? Sen ne kadar istersen. Yanlış okumadın. New York Metropolitan Sanat Müzesi gibi Radiohead’in yeni albümüne de dinleyiciler istedikleri kadar para ödeyip şarkıları keyifle dinleyecekler.
In Rainbows albümü sadece grubun web sitesinden, radiohead.com’dan, dijital olarak indirilebiliyor. Siteye gittiğinizde albümün dijital ya da deluxe hangi versiyonunu istediğinizi belirleyip sepete atıyorsunuz. 40 pound olan deluxe versiyonda 3 format (CD, vinyl ve mp3) albümün yanında 8 bonus şarkı, içinde şarkı sözleri, fotoğraflar olan bir kitap, koruyucu bir kabın içinde gelecek ve dünyanın neresinde olursanız olun Aralık’ta size ücretsiz gönderilecek.
Dijital versiyonu seçenler için fiyat kutusunun yanındaki soru işaretine kliklediğinizde ‘It’s Up To You’ bilgisi geliyor. Şaşırıp soru işaretini tekrar kliklediğinizde ‘It’s Really Up To You’ mesajı beliriyor. Gruba koca bir sıfırdan başlayarak normal albüm fiyatından çok daha fazlasını verebilirsiniz.

İlk adım: Farkındalık yaratmak
Müzisyenlerin albüm satışlarından yüksek bir gelir elde etmedikleri bilinen bir gerçek. Sanatçıların büyük geliri konser ve konser satışlarından geliyor. Albümler de genelde toplulukları konsere gelmeleri için sunulan bir havuç. Temmuz ayında Prince, Planet Earth albümünü Mail on Sunday gazetesine insert olarak dağıtmıştı. Daha sonra 21 arka arkaya konser programı yok sattı. Babalardan Bruce Springsteen bile zaman içinde değişime uğradı. Sanatçının yeni şarkısı ‘Radio Nowhere’i internetten ücretsiz indirebiliyorsunuz. Lily Allen, Arctic Monkeys gibi yüzlerce müzisyen de MySpace’de albümlerini lanse ederek ünlü oldular.
Evet, güç müzik şirketlerinden artist ve dinleyicilere geçti. Fakat 20 sene içinde müzik şirketlerinin kaybolacağını düşünmek çılgınlık olur. Prince’in albümünün Avrupa satışları için BMG/Sony ile çalıştığını, meşhur olur olmaz Lily Allen’in EMI ile, Arctic Monkeys’in Domino Records’la kontrat yaptığını unutmamak lazım. Bence tüm sanatçıların en büyük arzusu albüm anlaşması yapabilmek. İnternet gibi yeni mecralar ismi duyulmamış sanatçıların fark edilmesini sağlıyor. Bir kere isimleri konuşulur oldu mu farklı kanalları kullanıp dinleyiciye ulaşabilmiş sanatçıların tamamı esas işi albümlerin pazarlanması ve dağıtımı olan kartellerle anlaşma masasına oturuyor. Ya da Radiohead gibi kemikleşmiş dinleyici kitlesine sahip gruplar ve sanatçılar interneti kendi avantajları için kullanabiliyor. Radiohead’in de önümüzdeki yıla yayınlanacak yeni albümü için birçok müzik şirketi ile konuştuğu biliniyor. Albümün eleştirmenlerden aldığı notu bilmiyorum ama istediğini öde felsefesi ile grubun süper bir buzz yarattığı gerçek. Şu an benim yazdığım bu makalenin bile Radiohead’e pazarlık masasında avantaj sağlağını unutmamak lazım.

Sermayenin paylaşımı
Raporlara göre iTunes’dan indirilen her 1 dolarlık şarkının 30 sentini Apple alıp 70 sentini müzik şirketine veriyor. Bunun da ancak 8 ile 14 sent arasında bir kısmı sanatçıya gidiyor. Yani dijital olarak satılan her albümden sanatçının 80 sent ile 1.4 dolar arasında değişen bir kazancı var. O zaman buradaki fiyat kırılım noktası nedir? Radiohead 1.5 doların üstünde para veren her dinleyiciden kar sağlıyor. Ama matematik bu kadar kolay olmamalı. Eğer aynı volume satışı daha iyi karla pazarlayabilmek bu kadar kolay olsa tüm bilinmiş sanatçılar müzik şirketlerini pas geçip aynı şeyi yapmazlar mı?
İstediğin kadar öde modeli tüm müzisyenlerin çalışmalarının büyük kitleler tarafından dinlenmesini istemesi aynı zamanda da yaptıkları işten yeterli para kazanabilme korkularını kapsıyor. Grubun karını ya da kaybını paylaşacak plak şirketi, dağıtım şirketi gibi herhangi bir aracı yok.

Bilimsel bir deney
Radiohead’in istediğin kadar öde sistemi hayranları ve müzik endüstrisi için ilginç bir gelişme olsa da ekonomistler ve pazarlamacılar için bir insan davranışı deneyi. Tüketiciler aynı ürün ya da servise sağlayıcısına göre farklı miktarlarda para veriyorlar. Richard Thaler’in 1985 yılında yayınlanan ‘Sahildeki Bira’ isimli çalışmasında, ekonomist sahilde güneşlenen susamışlara bir şişe favori biraları için verecekleri fiyatı sormuş. Bira sahilin arkasındaki lüks otelden geliyorsa susamış tatilciler ortalama 2.65 dolar verirken, sahilin yanındaki büfeden gelen biraya 1.5 dolar veriyorlar. Tatilciler otel sahibinin altında olduğu yüksek maliyetleri düşünmüyor olsa gerek. Tüketicisi ile yakın ilişki kurup kendilerini anlatan markalar ürünlerinde yüksek fiyat politikasının keyfini çıkarabilirler.

Bagel’dan çıkarılacak dersler
Benzer şekilde bir başka ekonomist, Steven Levitt, esasında bir araştırmacı olup da sonradan bagel satıcısı olan Paul Feldman’in topladığı bagel satış bilgilerini Freakonomics kitabında değerlendirdi. Paul, Washington’da 140’dan fazla ofise her gün bagel ve krem peyniri getirir. Bagel sepetinin yanına da hizmetinin karşılığı için bir kutu yerleştirir. Paul yıllar boyunca ne kadar bagelın kaybolduğunu, her gün ne kadar para eksik çıktığını, çalınan kutu sayısını not eder. Sonuçlara göre insanların bir ürün ya da hizmet için ödemek isteyecekleri bedel, ödemeden kurtulma şanslarına göre de değişiyor. Yakalanma riskinin daha yüksek olduğu küçük ofislerdeki çalışanlar büyük ofiste çalışanlara göre daha dürüst davranıp daha az para kaçırıyorlar. Ne yazık ki Radiohead hayranlarının omuzlarının üzerinden ne kadar ödediklerine dair bakacak bir kişi yok.
In Rainbows albümünde alınan radikal fiyatlandırma stratejisinin nasıl sonuçlanacağını henüz grup da bilmiyor. Grubun sözcüsü Murray Chalmers’a göre her ne kadar fikir istediğin kadar öde olsa da birçok dinleyici albümün raf fiyatını ödüyor. Çok az bir çoğunluğun hiç para ödemeden albümü indirdiğini belirtti. Fanları ile olan derin ilişkisiyle bilinen Radiohead’ın öz dinleyici kitlesi orta yaşa yakın, istediği sanatçıyı canlı görmek için yolculuk etmekten çekinmeyen, son çıkan albümleri satın alan bir kitle. Anlayacağınız müziği download edip para vermeden siteden çıkacak bir hedef kitle değil. Albüme ben ne kadar mı ödedim? Bu zamana kadar hayatıma kattıkları hüzünlü mutluluğa karşılık 20 dolar verdim.
devamını okumak için tıklayın
eXTReMe Tracker